Blog

Finike

Finike’den geriye kalanlar,

Geçmişin izlerini takip eden bu gezilerin her birinde ruhsal olarakda kendime yolculuk yaptım. Geçmiş ve gelecek sanki anda benim ile sohbet halindeydi. Hayatınızda bazen öyle zamanlar olur ki zamanın tutsağı olur gelcek sağır olur geçmiş ise dile gelir. Taşların ve geçmişin izlerine yolculuk yaptığınız her an kulaklarınız sadece dilsiz taşların sesi ile çınlar kulaklarda aşka gelir ve size herşeyi anlatır.
Finike’de böyle başladı doğası eşsiz sesiz ve geçmişin terkedilmiş hali ile ortada duruyordu. Lymirya Antik kentinin suları sanki geçmişin hatıralarını yer altından bugüne taşır gibiydi. Ayaklarımın altında kockoca bir medeniyet vardı. Serin akan suyu adeta üzerinde duran zenginliği, genç kızların dilekleri için attıkları paranın şıkırtısına hala antik çeşmenin içinde beden bulup bize ulaşıyordu. Derme çatma taşların arasında boylu boyunca yatan taşlar eski görkemli duvarlarını anlatırcasına geçmişin zaferlerinin çığlıkları hala üzerinde taşıyor gibiydi. Kimler gelip geçmişti ne ünlü komutanlar örneğin  İskender’in  Bizans’ın ordularına kafa tutmuş bu taşlar şimdi öylece yerli yerinde yatıyordu. Bir zamanın şanlı Likya uygarlığı ondan daha eski olan Lukka Uygarlığı belki de Gılgamış’ın uğradığı bu yerler şimdi bizim gibi geçmişi merka eden birkaç gezginin uğrak mekanı olmuştu. Neyse yolculuk devam!
Peki ya Abdal Musa’nın ilk sancağını açtığı yere ne demeli Kafi Baba Tekkesi burası bir cennetten köşe gibi adeta ağaçlar sizin ile konuşuyor. Yıllardır akan çeşmesi ve sancağı ile yerli yerinde dururken bir atıl yer olmaktan çıkarak şimdi eski görkemli eski günlerine dönmeye hazırlanıyor. Tekke’nin kapısından içeri girdiğinizde sizi manevi bir çekim alanına hapsediyor. Yumuşak şevkatli bir baba gibi sesiz bir huzur ile içinize bir manevi yetkinlik geliyor. Evliya Celebi seyehatnamesinde anlatmıştı bu tekkeyi büyük bir özen ile anlatmıştır. Kafi Baba Türbesini ziyaret ettiğinizde türbenin hemen başında akan suyu asırlık çınar ağaçları tarihe tanıklık ederken içlerinin bir derviş gibi yandığını zamanla kapanan ağaçların sanki terk edilmiş de unutulmuş olmanın hüznünü içinde saklıyor. Kafi Baba’nın suyu o kadar serin ki içiniz ne kadar yanarsa su sizi bir o kadar serinletiyor. Derin bir yolculuk arayanlar için tam bir yolculuk. Ayrıca burada anlatılana göre Abdal Musa Asasını bu suya bırakır ve Kaygusuz Abdal’ın Mısır’daki tekkesinden haber alırmış. Bu asa hala Abdal Musa Türbesi’nde yer almaktadır. Akan suyun denize döküldüğünü varsayacak olursak bu bilgi aslında rivayetin kendisi kadar bir gerçeklikte olabilir mi acaba bilemiyorum. Yolculuğun kalanında sizlerin başkaca hikayeler dinleyeceği düşüncesindeyim.
Hayat su ile başlar!
Lymirya Antik kenti ve ona bağlı bir çok yerde bolca su kaynakları yer almaktadır. Zaten özellikle Antalya’da yer alan antik kentlerin çoğunda suyun sanat gibi işlendiğini kanallar ile bir çok yaşam merkezi olan alanlara dağıtıldığını görürsünüz tıpkı Perge’de olduğu gibi. Bu aslında her ne kadar Roma’nın su yollarını ve su kemerlerini görkemli hale getirmesi gibi algılansa da aslında Roma buraya geldiğinde hazır oluşturulmuş bir medeniyeti buldu. Roma’dan önce burada Likya Uygarlığı ondan önce Finike ondan önce de Lukalar vardı hepsi bu topraklara yatırım yaptı ve her gelen medeniyet buraya katkı sağladı.
Finike demografik olarak farklı bir yapıya sahip Antalya bölgesinin keşfedilmemiş incisi gibi zaman zaman denize gömülüyor zaman zaman ise parlıyor. İlçeyi keşfedenler burada hem tarihe hemde değişik kültürlerden izler bulacaktır. Sulara gömülmüş antik kenti, 1925-1935 Yılları arasında Mübadele ile buradan ayrılan Rum ailelerin evlerini hatta kiliselerini göreceksiniz. Bura yolunuz düşerse mutlaka Eski döneme ait olan Şekercihan’ı ziyaret edin eski kilise dokusundan sadece duvarlar ve taşlar kalsa da bugünkü hali ile bile ihtişamını korumaktadır. Taşlara kazınmış tarihi izler eski mistik havası ve aurası hala yerli yerinde bana da bu kadar tarihi bir alanda kitap tanıtımı yapmak kısmet oldu demek isterim.
Finike halkı genel olarak sakin bir yerleşim yeri kapalı kendi zamanını yaşayan insanlar ve sanki bu zamanın akışı ile de işleri yok gibi bir telaşları kaygıları hatıraları ve eski izlerini korumak adına sağlam ve seçici adımlar atmaktalar ilçe aşırı bir göç alma taraftarı değil o nedenle “burada yerleşmeye değil gezmeye gelin” diyorlar. Gündüzü ne kadar sıcak olursa olsun akşamı üzerinize bir şal almadan dışarı çıkmayın diyorlar. Havanın bu kadar geçişli olması portakalın tadını artırıyor. Akşam esen nemli hava siz adeta sabahın sıcağından uzak akdenizin kavuran sıcağından uzaklaştırıyor. Uzun sahil yürüşünü sevenler için metrelerçe kum plajı ve ücretsiz heryerde denize girme halide kamp yapmak isteyenler için tercih edilebilir.
Asıl konumuz olan antik alanlara gelecek olursak Finike’den yaklaşık 10KM uzaklıkta olan “Arykanda Antik Kenti’nin ismi Likya dilinde “Ary-ka-wanda”, “yüksek kayalığın yanındaki yer” anlamına gelmektedir. Kentin adının filolojik açıdan yerli Anadolu dilini yansıtması, bölgenin en eski şehirlerinden biri olduğunu göstermektedir.” (Antalya Müzesi Müdürlüğü resmi web sitesi)
Şahin Tepesi olarakda bilinen bu yer yüksek bir tepede konuçlanmış ve güneş tanrısı Samaş       ( Utu)’a atfen yapılmış ve kendise ait bir tapınak bulunmaktadır. eşsiz manzarası ve muhteşem korunmuş tiyatrosu ve ayın altında söylenen aryaları hayal edecek olursanız biraz zahmeti yolun sonunda sizi bekliyor olacaktır. Tiyatronun akasının hemen kayalık olmasıda ayrıca akustik sağlamaktadır. Tepeye ulaştığınızda Toroslar’ın zirvelerini ve eşsiz manzaranın keyfini çıkarıyor olacaksınız. Yolunuzun devamında Ayrık çay’da bir çay molası verip serinleyerek demli bir çay ile size keyifli hikayeleri dinliyor olacaksınız.
Arykanda Antik kenti uzak diyarlarda bir ülkede olduğunuzu hissettirse bile gezerken mozaik çarşisı  akropolü ve tepede tek başına yaşayan sunak ağaçını ziyaret etmeden sakın bu kent alanından ayrılmayın derim. Gizemli havası ve her an bir yerden bir kadın çıkarak, size bir masal anlatacakmış gibi hissediyrosunuz. Ben burada inanılmaz şeyler deneyimledim. Tiyatro alanının hemen altında yer alan büyük alanda tek başına duran bir ağaç yer almakta ve bu ağaç sanki sunak yada tapınak ağçı gibi durmaktadır. Burada bir dilek dileyin daha araçınıza bile binmeden dileğin size ulaştığını göreceksiniz. Turda bana eşlik eden arkadaşlarım bu deneyime şahit oldu. Birde mutlaka yanınızda su yada tohum benzeri bir şey götürün derim😊
Hayat ne garip!
Yolculuğun izlerininde giderken kendimizi Gökbük Köyü’nde bulduk. Horasan’ın Hoy borundan gelen yaşadığı bu köy aslında bir Rum Köyü burada eskiden rumlar yaşarmış daha sonra buraya gelen türkmen boyları onlardan kireç taşı çıkarmayı öğrenmişler. Endemik bitki örtüsü Nar bahçeleri ve uzunca kanyonu olan bu köy adata beni büyüledi. Köyde bir mola değilde uzun uzun kalmak istedim. Tam bir şaman köyü. Eski öğretileri yaşadıkları anlattıkları o kadar özel ve güzeldi ki! Bir sonraki sefere burada konaklamak ve yaşadıkları bir takım astral olayları deneyimlemek istedim. Köyün içi açık bir resim galerisi gibi hemen hemen her duvarda bir tablo asılı gibi boyanmış. Köy adate bir resam ve şairin elinden çıkmış gibi. Derenin hemen üzerine kurulmuş köy kahvesi yaşlı çınar ağacı sandal ağlarının büyülü kokusu burası tabiattan ari bir cennet gibi. İnsanları sıcak misafirperfer ve zaten bizim türkmen aillerinin hepsi birbirinden değerli iyi ki onlar var. Yoksa insan olduğumuzu unutuyoruz. Herşeyi bitiren tüketim çılgınlı ile zaten tek istediğimiz herşeyin enerjis gibi emek ve tüketmek üzerine olunca bizler gezmeyi iki fotograf paylaşmaktan ibaret sanıyoruz. Oysa gerçekten hakkını vererk ve anlayarak dinleyerek gezdiğinizde taş da toprakda ağaçta sizinle konuşuyor. Ama bu köyde 1972 yılından beri kendi elektiriğini ve sinemasını işleten bu köy;  elektiriğine de kendisi üreten çeşitli festivaller düzenleyen Andaolu’nun farklı yerlerinden gelen konuklarını misafir eden ekmeğini sofrasını hanesini paylaşan bir köy olduğu için gelen her insandan bir bilgi öğrenmişler ve kendilerine aktarılan bilgileride insanlarla paylaşmışlar. Bizleri de aynı sıcaklıkla ve misafirperverlikle karşıladılar. Ancak zamana yenik düşen Anadolu’daki diğer köyler gibi bu köyümüzde gençlerin yaşamından uzak hale gelmiştir. Gençlerinin şehir merkezlerinde çalıştığını orada işcilik yaptığını anlattılar kala kala yaşlı teyzeler amcalar ile birkaç da orta yaşlı haneler bulunmaktadır. Çatma Kerpiç evleri şırıl şırıl akan deresi ve mis gibi orman kokusu arasında ruhunuz ile bedeniniz burada şenlik yapar hale geliyor.
Işık ülkesi olan Likya!
İşte yine ışık ülkesi olan bu insanların son kalan koruyucularına teslim durumda. Bizler ise sanal yaşam mücadelesinde mevcut iki günlük tatil rotamızda anca bu kadarını hayatımıza alabiliyoruz. Asırlardır işlemiş oldukları bilgileri el birliği ile rumlardan alıp kendilerine kaynak diye devam ettirmişler. İki soy birbirine aktarım yapmış. Yıllarca iki toplum kardeşce yaşamış birbirlerine kültürünü aktarmış. Hatta Alevi- Bektaşi inançından olan bu halk serçeşme Hünkar Hacıbektaş-ı Veli inancı ile 72 millete bir nazarda bakatığı için hiçbir insanı hatta canlıyı birbirinden aydetmemiş her canlıyı kuçaklamış ve ona saygıda kusur etmemiştir. Bu köyün ayrıca  “pıngıdık” (Yöresel bir ritüel) diye bir oynu varmış. kış yarısı oyunu olarak biliniyor. Bir nevi bizim Hızır orucu dediğimiz bir aktarım. Köyün gençleri keçi yada koyun postu giyer, her evden odun, un tuz çörek otu susam toplarmış. Gece olur ateşler yakılır, toplanan un ile bir hamur yapılır yakılan ateş ile çörekler pişirilir ve köydeki bütün evlere dağıtılırmış. Link’i aşağıda yer almaktadır.
Anadolu’daki özellikle dağ köylerinde eski şaman inançları hala devam etmektedir. Eski öğretiler inançlar Anadolu da harmanlanmış ve geçmişe ait bilgiler bir takım oyunlar içinde gizlenmiştir. Burda aslında kışın gün ışığının azlamması ile kışın çabuk geçmesi güçünü ateşini kaybeden güneşin eski gücüne kavuşması için yapılan bir rütüeldir. Aynı zamanda köyün kendi inançını yaşatmak için kültürel bir aktarımdır.
Finike hikayemi sizlere kısaca anlatmak istedim. Belki birgün karşınıza bu yazı çıkar ve rotanıza Finike’yi de eklersiniz.
Bu çalışmanın mimar olan Finike Belediyesi ve Finike CHP Kadın Kollarına sonsuz teşekkürler.

İlginizi Çekebilecek Yazılar